Sinoplu İş Adamları Derneği

TURİZM

ARKEOLOJİ MÜZESİ


Sinop’ta ilk müzecilik faaliyetleri 1921 yılında başlamıştır. Etrafı surlarla çevrili ilin batısındaki nekropolünden ve gerekse şehir içindeki yapılanma nedeniyle temel hafriyatlarından ortaya çıkarılan eserler, 1921 yılından itibaren Atatürk’ün 1928 yılında yeni harfleri Sinop halkına tanıttığı Mekteb-i İdadi’de toplamaya başlanmıştır.

1932 yılında ise, eser miktarın artması ile 1262 yılında yapılmış olan Pervane Medresesi’ne nakledilen eserler, burada depolanmaya devam edilmiş ve ilk müzenin çekirdeği oluşturulmuştur. 1941 yılında ziyarete açılan Müze, 1945 yılında memurluk ve 1947 yılında müdürlük olmuş ve bir süre sonra da yine memurluk olarak faaliyetini sürdürmüştür.

1951-1953 yılları arasında İlimiz Demirciköy’de Kocagöz Höyük ve İl merkezinde müze avlusunda bulunan Serapis Mabedi’nde Türk Tarih Kurumu adına Prof. Ekrem AKURGAL Başkanlığında ve Münster Üniversitesi adına Dr. Ludwig BUDDE ile müşterek başlatılan kazılardan sonra, Prof. Ekrem AKURGAL’ın Genel Müdürlüğümüze bir müzenin kurulması istemiyle verdiği rapor gereği 1968 yılında Eski Eserler ve Müzeler Genel Müdürü Merhum Hikmet GÜRÇAY’ın çabaları ile Belediye’den temin edilen hibe bir arsa üzerine, içinde Selçuklu Türbesi ve Serapis Mabedi temeli bulunan alanda, inşaat başlatılarak 1970 yılında yeni modern müze binası bitirilerek yeniden müdürlük olarak hizmete açılmıştır.

MÜZE TEŞHİRİ:

1970 yılında hizmete açılan yeni müze binası 2001 yılında onarım ve yeni teşhir-tanzim çalışmaları nedeniyle hizmete kapatılmıştır. Çağdaş müzecilik anlayışı içerisinde onarım ve teşhir tanzimi yeniden gerçekleştirilen Müze 2006 Nisan ayında tekrar ziyaretçilerin hizmetine sunulmuştur.

TEŞHİR SALONLARI:

KORİDOR: Bu alanda sol cephede yüksek podium üzerinde heykel başları ve heykeller sergilenmektedir. Teşhirde sırayla Sinope ve Karadeniz Ereğlisi arasında MÖ 4. yüzyılda yapılan bir antlaşmayı içeren taş kitabe sergilenmektedir.

KÜÇÜK BULUNTULAR SALONU: Bu bölümde girişin sağını takip ederek, kronolojik bir sırayla, Sinop’ta bulunan İlk Tunç Çağından Bizans Çağı sonuna kadar bir dönemi kapsayan kap-kacak, madeni aletler, vazolar, pişmiş toprak heykelcikler, Serapis Mabedine ait pişmiş toprak mimari parçalar, cam eserler, mezar buluntuları ve benzeri eserlerin teşhiri yapılmaktadır. Bu bölümün ortasında zeminde, Meydankapı da bulunmuş ve 7 adet Sanat Perisini ihtiva eden Mozaik Pano da teşhirin önemli bir parçasını oluşturmaktadır. TAŞ

ESERLER SALONU: Bu bölüm ölü kültüyle ilgili olup, Anadolu’nun en eski mezar steli örnekler (Arkaik Çağ) bu bölümde kronolojik olarak sergilenmektedir. Ayrıca bu bölümde, yer alan bir mezar anıtına ait olduğu düşünülen mermer Geyik Parçalayan Aslanlar grubu ve bir denizciye ait Lahit görülmeye değer nadir buluntulardandır.

AMPHORA SALONU: 1994-2000 yılları arasında, Sinop Merkez, Karakum ve Demirciköy’de yapılan Türk-Fransız ortak kazılarında çok sayıda amphora üretim atölyeleri ve fırınları ortaya çıkarılmıştır. Kazılar Sinop’un Helenistik-Roma ve Bizans Çağında geçiminin büyük bölümünü amphora tuğla ve kiremit üreterek sağladığını ortaya koymuştur. Bu bölümde, Sinop’ta üretilmiş amphora örneklerinin yanı sıra, kazılardan elde edilen bilgiler doğrultusunda kısmen orijinal malzeme kullanılarak yapılmış bir Amphora Fırını teşhir edilmektedir. Ayrıca Sinop Amphoralarının ticari amaçlı yayılım alanını gösteren bir pano yer almaktadır.

SİKKE BÖLÜMÜ: Bu bölümde, Sinop’un ilk bastırdığı gümüş sikkelerden, şehir sikkelerinden, Ordu Definesi, Gelincik Definesi, Selçuklu Definesi ve Bizans Definesinden örnekleri teşhir edilmektedir.

İKONA SALONU: İkona Hristiyan dininde doğu kiliselerinde duvar fresklerine karşılık ahşap pano üzerine yapılan her türlü dini resme verilen addır.

İkona, resimden ziyade, tapınılan bir kült resmidir. Bunlar kiliselerde halk tarafından kolayca görülebilecek yerlere asılırdı. İkonaların asıldığı bu yerlere “İKONASTOSİS” denirdi. Bizans Dönemi’ne ait ikonaların ana konuları sıkı bir Taoloji programıyla saptanmıştır. Hz. İsa ile Meryem’’in yanında Havari ve Aziz kişilerin resimleri yer alır veya yaşam öyküleri ile birlikte dinsel ve tarihi olaylar anlatılır. 19.yy’da İlimiz ve çevresinde bulunan kiliselerden günümüze kaldığı tahmin edilen ikonaların müzeye nereden ve ne zaman geldiği bilinmemektedir. Sinop İkonaları, kestane ağacından yapılmış panolara alçı sıvanarak, bazılarında da bez alçı bir arada kullanılarak üzerine boya ve altın yaldızla yapılmıştır. Bu ikonalarda İsa, Meryem, Yahya ve diğer Aziz kişilerle birlikte dinsel olaylar anlatılmıştır. Sinop İkonaları, 19. yy Rus Kiliselerinde ve Kıbrıs’taki Rum Kiliselerinde yer alan ikonalarla büyük benzerlikler göstermektedir.

BAHÇE TEŞHİRİ: Açık teşhirde genelde taş, mermer mimari eserler, mil taşları, mezarları, heykeller, pitoslar ve mozaikler yer almaktadır. Ayrıca Aynalı Kadın Türbesi güney ve batı cephesinde İslami mezar taşlardan bir nevi mezarlık canlandırılmıştır.

Bahçenin güney-batı köşesinde MÖ IV. yüzyıla ait Serapis Mabedi’nin kuzeyinde ise Antik çağdan günümüze çapalar teşhir edilmektedir.

 


ETNOGRAFYA MÜZESİ


Kefevi Mahallesi Kemaleddin Sami Paşa Caddesi No:9’da bulunan yapı tipik bir 18. yy sonu konağıdır. Temel ve zemin katı moloz taş, ana katları ahşap karkas-tuğla karışımı olan yapı üç katlıdır. Ön cephesi caddeye, arka cephesi ise yapının bahçesine bakan konağa, cephe ortasında ışıklık pencereli cümle kapısından girilir. Ambar ve büyük hizmet bölümleri, mutfak, çeşme gibi mekan ve detaylarla ayrılmış olan zemin katta duvarlar moloz taşından inşa edilmiştir. Karanlık olan bu kattan üst katlara çıkan sağlı sollu merdivenin girişi ahşap olarak yapılmış geniş bir sivri kemer halindedir. Yanındaki dört katlı büyük Öküzoğulları Konağı gibi, cephelere yanlarda anıtsal çıkıntılar halinde yansıyan köşe odalarına sahip olan orta ve üst katlar orta sofalı, dört eyvanlı ve köşelerde birer köşe odalı simetrik plan düzeniyle benzer görünüştedirler. Tüm duvarları ve iç bölmeleri ahşap olan bu katlarda zengin bir ahşap oymacılığı ile birleşen duvar boyamacılığı bir zamanlar bu konutun ne derece zengin bir görünüşe sahip olduğunu göstermektedir.

Köşe odalarına geçit verecek şekilde pahlanmış kare alanlar halinde olan sofaların eyvan geçişlerinde ve merdiven başlarında zarif ahşap doğramalı korkuluklar ve direkler vardır. Ayrıca kemer aralarında ve tavan bordürlerinde vazo içinden çıkan çiçekler, demetler canlı bir konturlama ile ve barok renk tonlamasıyla romantik bir anlayışla yapıldıklarını gösterir. Selamlık olarak kullanıldığı sanılan orta kat süslemesi, harem olarak kullanılması gereken üst kata göre daha ölçülü ve taşralı bir karakter taşır. Bu katta kemercikli ve şeritvari dekorlu çıtalı bir ahşap kaplama tüm iç mekan ve oda duvarlarını kaplamakta, köşe odalarında sedir şekilleri ve çubukluk, kavukluk gibi rokoko kemerli detaylar bu kaplamanın meydana getirdiği ciddi loşluğu hareketlendirmektedir. Harem olarak kullanıldığı belirtilen üst kat, aynı simetrik planlama ile yapılmış, ayrıca diğer katlara göre kullanımına uygun bir renk ve aydınlık anlayışına nispeten çağdaş İstanbul Rokoko süslemesine yakın bir şekilde dekorlanmıştır. Bu katta bol pencere ile yeterli gelen ışığın oluşturduğu etkiyle de neşelenen mekan düzenlemesi, tavanlardaki zengin rokoko bitkisel kıvrımlı bordürlerle ve oda dolap kapaklarında ki renkli çiçek buketleriyle süslenmekte, köşe odalarındaki yuvarlak kemerli ve iç-dış bükey nişlerle canlı bir barok etkinin Sinop’un bu ünlü konağında yaşatıldığını göstermektedir.

Bu ihtişamlı iç mekan etkisini zengin döşemeli Osmanlı yaşamı ve o zamanlar tüm deniz manzarasına açılan yapı ile birlikte düşünmek gerekir. Aynı tür barok kıvrımlanma, buruk bir neşeden kaynaklanan romantik etki ve manzaraya bu ihtişamla açılış, o dönem İstanbul’unda I. Abdülhamit’in Topkapı Sarayı harem dairesindeki odalarında daha zengin detaylı ve Avrupa rokoko üslubunda olmak üzere meydana getirilmiştir.

Bu barok detaylama içinde bir köşe odasında görülen kırmızı damarlı mermer taklidi stukko uygulaması ise bu konakta çalışan usta ve nakkaşların 18. yy içlerinde başkent veya azınlık kökenli olarak Batı-Hristiyan etkilerini Sinop’un bu ayan konağına taşıdıklarını düşündürmektedir. Geleneksel eyvanlı sofalı ve köşe odalı simetrik Türk Evi plan düzenini yaşatan konak, süslemesinde çağdaş örneklerde karşılaşılan manzara resmi görülmemesine karşın, taşralı olmakla birlikte zengin batılı dekorlaması ile de o yılların imparatorluğuna yeni bir soluk getiren rokoko üslubunu, Sinop gibi uzak bir kentte yakalayabilmiş bir yapı olarak konut mimarimizin önde gelen örneklerindendir. İstanbul konutlarıyla yarışan bu konağın zengin görüntüsünü Sinop’un tüm çevresel kültürlere açılan tarihsel limanı ile açıklamak mümkündür.

Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından restore edilen konak bugün Etnografya Müzesi olarak hizmet vermektedir.

 


SİNOP KALESİ


MÖ 2000’lerde bölgede yaşayan yerli kavim olan Gaskalar (Kaşkalar) veya İÖ VIII. yüzyılda Milet’ten gelerek Sinop’ta yerleşip koloni kuran göçmenler tarafından ilk defa yapıldığı düşünülmektedir. Kaleler VII. yüzyılda Kimmerler’in istilasından sonra yeniden onarılmıştır. VI. yüzyılda Pers hâkimiyetine geçen şehir Pontus Krallığı’nın önemli bir merkezi olmuş, surlar IV. Mithridates tarafından bugünkü sınırlarıyla onarılıp geliştirilmiştir.

Romalılar ve Bizanslılar döneminde de devamlı onarım görmüştür. 1214 ve 1261 yıllarında Selçukluların eline geçen kale yeniden onarılarak savunmayı güçlendirmek amacıyla iç kale oluşturulmuştur. Sinop şehir surları yarım adanın en dar olan boyun kısmını tamamen çevrelemektedir. Kuzey surları 880 m, güney surları 400 m, doğu surları 500 m, batı surları 270 m’dir. Sur kalınlığı 8 m olup yüksekliği 25-30 m arasında değişir.

Evliya Çelebi Seyahatnamesinde Kumkapı, Tersanekapı, Yenice Kapısı, Tabakhane Kapısı, Lonca Kapısı ve Deniz Kapısından bahseder. Günümüze kadar Kumkapı ve Lonca Kapısı ayakta kalmıştır. Kuzey surları denizin etkisiyle çok yıpranmış olup, bu surların önümüzdeki yıllarda onarılıp dalgaların etkisinden korumak üzere; 2011 yılında Kumkapı burcu civarından başlayıp Pazaryeri istikametinde bir mendirek inşasına başlanmış olup, bu çalışmanın 2012 yılında tamamlanması düşünülmektedir.

 


BOYABAT KALESİ


Boyabat ilçesinin bulunduğu Gökırmak Vadisi’nde, karşılıklı sarp iki kayalık tepeden biri üzerinde kurulmuştur. Kale, kayaların doğal yapısına uygun şekilde inşa edilmiştir. Kale bedenleri arasındaki kulelerin bazıları dikdörtgen bazıları yuvarlak olarak yapılmış olup iç kısmında kulelere çıkan merdivenler yer almaktadır. Kaleye giriş güneydoğu köşesinden büyük yuvarlak kulenin yanındaki küçük bir kapıdan sağlanmaktadır. Geç Roma, Erken Bizans dönemine ait buluntuların da sergilendiği yapı, bugünkü haliyle Osmanlı Kalesi özelliği göstermektedir. Bu durum kalenin, Geç Roma döneminden Osmanlı dönemine kadar kullanıldığını göstermektedir. Bugünkü durumu ile sur ve burçları ile yapım malzemesi, Osmanlı Kalesi olduğunu açıkça ortaya koyar. Ancak kalenin temelleri daha önceden atılmıştır. Bu nedenle kaleyi, eski ve yeni kale olarak iki bölümde incelemek mümkündür.

 


TARİHİ CEZAEVİ


1214 yılında Anadolu Selçuklu Hükümdarı İzzeddin Keykavus tarafından ele geçirilen Sinop Kalesi’nde daha sonra savunmayı güçlendirmek için İçkale oluşturulmuştur. İçkale (Tarihi Cezaevi, Eski Otogar Mevkii ve şimdiki Askerlik Şubesi’nin bulunduğu alan); ana kalenin kuzeyinden güneyine inen dik bir surla kesilmesiyle meydana gelmiştir.

İçkale, yapılışından itibaren aynı zamanda tersane olarak kullanılmıştır. Tersaneye ait iki büyük kemer sonradan kapatılmış olsa da güney bedende hala görülebilir durumdadır. İçkale burçları 1560 yılından itibaren zindan olarak da kullanılmıştır. Selçuklu Dönemi’nden itibaren uzun süre tersane ve zindan olarak kullanılan İçkale’nin güney kısmına; Mutasarrıf Veysel Paşa zamanında, 1887 yılında Cezaevi binası yapılmıştır.

Eski Cezaevi binası; iki katlı olup, geniş U şeklinde, kesme taştan yapılmış, çok sayıda penceresi olan bir yapıdır. Her bölümü yüksek avlu duvarları ile birbirinden ayrılmış bulunan üç bölümden oluşmaktadır. Yapıda 28 koğuş bulunmaktadır. Cezaevinde ana binadan ayrı olarak binanın güneydoğu cephesinde cezaevi ile aynı zamanda yapılan bir hamam, kuzey cephesinde kalan bölümde 1939 yılında yapılan Çocuk Islahevi ve İçkale’yi oluşturan kuzey-güney konumlu surun doğu cephesine bitişik atölyeler bulunmaktadır.

1996 yılında tamamen boşaltılan Eski Cezaevi, günümüzde Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından ziyarete açık durumdadır.

 


ALAADDİN CAMİİ


Kent merkezinde yer almaktadır. Evkaf kayıtlarında Selçuklu Sultanı Alâeddin Keykubat’a ait olduğu yazılı bulunan bu caminin, Selçuklu Devleti’nin 1214 yılında Sinop’u fethinden hemen sonra yapılmış olduğu sanılmaktadır.

Enine planlı olarak yapılan yapı 2 sahınlıdır. 66 x 22 m ebatlarındaki bu Ulu Camii, kuzey taraftan 12 m yüksekliğinde, 66 x 44 m ebatlarında büyük bir avlu ile çevrilidir. Avluya 3 adet kapıdan girilmekte, cami iç kısmı ise 5 adet kapı ile avluya açılmaktadır. Caminin biri kasnağı daha yüksek olmak üzere ortasında 3 adet büyükçe; doğu ve batı taraflarında ise birer adet küçük kubbesi bulunmaktadır. Yapının geriye kalan diğer bölümlerinin üzeri ise çapraz tonozlarla örtülmüştür. Yapı; enine plan ve geniş avlu özelliğiyle Erken Dönem İslam Cami şemasına benzemektedir.

Mihrap: Mermerden yapılmış olup, Selçuklu tarzında girift süslemelere sahiptir. Bordürlerindeki kabartma zencirek motifleri diğer Candaroğlu mihraplarında da görülür. Mihrabı 3 taraftan Ayet-El Kürsi çevrelemektedir.

Minber: Orijinal minberde yoğun girift bitkisel süslemeler bulunmaktaydı. Evliya Çelebi’ye göre bu minberin benzeri Bursa Ulu Cami’nin minberiydi. O da bir dereceye kadar benziyordu. Bu minber 1853 yılında caminin kubbesinin çökmesiyle parçalanmış ve parçaları İstanbul Çinili Köşk’e götürülmüştür. Şimdiki minber ise 19. yy’da ahşaptan yapılmıştır.

Cami, avlusuyla beraber en son 2008–2009 yılında onarımdan geçmiştir. Avlu kuzeydoğu köşesinde, içerisinde 11 adet sanduka bulunan Candar(İsfendiyar)oğulları Türbesi yer almaktadır.

 


PERVANE MEDRESESİ


Medrese, Alâeddin Cami avlu kuzey girişinin karşısında bulunmaktadır. 1262 yılında şehrin ikinci defa alınışı anısına Selçuklu Veziri Muinüddin Süleyman Pervane tarafından yaptırılmıştır.

Kuzey-güney konumlu yapı dikdörtgen planlıdır. İki eyvanlı, açık avlulu medrese tipinin güzel bir örneğidir. Girişi tamamen mermerden yapılmış, süslü anıtsal bir kapı şeklindedir. Giriş eyvanının her iki cephesinde birer oda vardır. Avlunun ortasında sekizgen bir şadırvan bulunmaktadır. Avlunun doğu ve batı cephesinde kuzey-güney konumlu uzanan ve üçer sütuna oturan kemerli revaklar yer almakta, revakların gerisinde beşerden on adet küçük oda bulunmaktadır. Her hücrenin içerisinde birer ocak ve sokağa bakan büyük penceresi mevcuttur.

Giriş eyvanının tam karşısında bulunan ana eyvanın önü kapatılmış ve oda haline getirilmiştir. Üzerinde bulunan kitabeden bu değişikliğin 1889 yılında, Mutasarrıf Faik Bey zamanında yapıldığı anlaşılmaktadır. Ana eyvanın solunda muhtemelen kışlık dershane olarak kullanılmış bir oda bulunmakta, sağındaki avluda ise Pervaneoğulları’nın son hükümdarı Gazi Çelebi ve kızının kabirleri yer almaktadır.

Yapı, orijinalinde düz toprak damlıdır. Sonradan dışarıya doğru meyilli ve alaturka kiremitle kaplı ve kirpi saçakla biten çatı yapılmıştır.

1932 ile 1970 yılları arasında Müze olarak görev yapan ve günümüzde Vakıflar Genel Müdürlüğü’nün malı olan Medrese; 2002 yılında Kültür ve Turizm amaçlı kullanılmak üzere Sinop Valiliği’ne tahsis edilmiştir. Sinop Valiliği’nce Sinop’a özgü el sanatları ve mutfağı ile ilgili kişilere tahsis edilerek çarşı haline getirilmiştir.

 


BALATLAR KİLİSESİ YAPI KOMPLEKSİ


Bizans dönemine ait bir yapıdır. Geniş bir alana yapılmış büyük bir avlu, haçvari simetrik planlı bir mekân vardır. Şapel ve diğer mekânlardan oluşan yapı, tümüyle dikdörtgen planlıdır.

Balatlar Kilisesi Yapı Kompleksi’nde, sadece şapelin tonozla örtülü üst yapısı sağlam kalmıştır. Diğer bölümlerin üstü açıktır. Şapel tavanı ve giriş mekânında boyalı freskler günümüze kadar gelebilmişse de çok aşınmış ve tahrip olmuş durumdadır. Tüm duvarlarda dört sıra tuğla ve dört sıra taş ardışık olarak kullanılmıştır. 2010 yılında Kültür ve Turizm Bakanlığı ve Mimar Sinan Üniversitesi işbirliğinde bu alanda başlatılan arkeolojik kazılara 2011 yılında devam edilmiş ve önümüzdeki yıllarda da buradaki kazı çalışmalarının sürdürülmesi hedeflenmektedir.

 


PAŞA TABYALARI


Karakum yolu üzerinde bulunan yapının; denizden gelen tehlikeleri önlemek amacıyla, 1853 Rus baskınından sonra yapıldığı tahmin edilmektedir. Yarım ay şeklinde olan tabyalar; üstte 11 adet top yatağı ile altta cephanelik ve mahzenlerden oluşan üçlü bir yapıdır.

 


SEYİT İBRAHİM BİLAL HAZRETLERİ TÜRBESİ


Ada Mahallesi’nin üst kısmında, radara çıkan yolun solunda, geniş bir alan içerisinde, Cezayirli Ali Paşa Camisi’nin bitişiğinde yer almaktadır. Türbe; Yaş Bey diye anılan Hoca Ebubekir oğlu, Oğul Beyoğlu, Koçkad oğlu, İlbasmış’ın oğlu Emir Tayboğa için; oğlu Emir Beklemiş tarafından H 679 (M 1280) yılında yaptırıldığı ortadaki taş sandukanın kitabesinden anlaşılmaktadır. Türbedeki kenarları kafesle çevrili, kitabesiz ahşap sandukanın Seyit İbrahim Bilal’e ait olduğu tahmin edilmektedir.

Cezayirli Ali Paşa Camisi’nin zemininden kot olarak yüksekte olması nedeniyle camiden dört basamaklı bir merdivenle türbeye geçiş sağlanmıştır. Türbe içinde bir büyük iki orta bir de küçük olmak üzere toplam dört sanduka yer almaktadır.

 


SULTAN HATUN TÜRBESİ


Arkeoloji Müzesi bahçesinde bulunan ve halk arasında “Aynalı Kadın Türbesi” adıyla bilinen yapı; kemerli kapı girişin üzerinde bulunan kitabeye göre H 797 Ramazan ayında (M 1395 Haziran ayında) inşa ettirilmiş olup içerisinde bulunan 3 adet sandukadan birisi (büyük ihtimalle en büyüğü) H 797 (M 1395) tarihinde vefat eden Osmanlı Padişahı Orhan Bey’in oğlu Süleyman Paşa’nın kızı Sultan Hatun’a aittir. Sultan Hatun, aynı zamanda Candaroğlu Beyi Süleyman Paşa’nın da karısıdır. Diğer kabirlerin kime ait olduğu belli değildir.

Kare planlı olan türbe kesme taştan yapılmıştır. Dönemindeki diğer kare planlı türbelere bakıldığında orijinal üst örtüsü kubbe olması gereken yapı, bugün ahşap çatı ve alaturka kiremitle örtülüdür. Ön cephesi hariç üç cephesinde birer adet olmak üzere toplam 3 adet penceresi bulunmaktadır.

 


HATUNLAR TÜRBESİ


Cezayirli Ali Paşa Camii’nin kuzeybatı cephesinde yer almaktadır. Kare planlı tek kubbeli tipik bir Candaroğlu türbesidir. Türbe içerisinde iki adet sanduka bulunmaktadır. Türbenin inşa kitabesi olmadığından ne zaman ve kimin adına yapıldığı hakkında açık bir malumat yoktur. Ancak, soldaki sandukanın baş şahidesinin iç kısmındaki kitabeye göre; İskender Kızı Ture Hatun ismi geçmektedir. Buna göre; türbenin Celaleddin Beyazıd’ın oğlu İskender’in karısı ile kızı “Ture Hatun” için yaptırıldığını tahmin etmekteyiz.

 


YESARİ BABA TÜRBESİ


Bektaşi Tekkesi adıyla bilinen mevkide yer alan küçük bir türbedir. Bu alandaki temel kalıntılarından burada bir tekke yapısının olabileceği; türbe ve çevresindeki muhtemel mezarların tekkenin hazire kısmını oluşturduğu düşünülmektedir.

Tarihi eser olarak tescilli olan türbe içerisinde ve tam ortasında H 1297 (M 1880) tarihinde vefat eden Bektaşi Şeyhi Yesari Baba’nın kabri bulunmaktadır. Orijinalinde güney duvarı üzerinde olması gereken ve bugün batı duvarı üzerinde bulunan mermer kitabesine göre ilk yapı H 1300 (M 1883) yılında yapılmıştır.

 


CEZAYİRLİ ALİ PAŞA CAMİİ


Seyit İbrahim Bilal Hazretleri Türbesi bitişiğindedir. İlk olarak ne zaman ve kimin yaptırdığı bilinmeyen cami, 1866 tarihinde Cezayirli Ali Paşa ve 1896 tarihinde de Sultan Abdülhamit Han tarafından tamir ettirilmiştir. 1874 tarihinde inşa ettirilmiş bir minaresi vardır.

Ahşaptan yapılmış ve bugün kayıp olan kitabesine göre; Cezayirli Ali Paşa, Eski Kaptanı Derya ve Kalyon Nazırıdır.

 


HACI ÖMER (TERSANE/İSKELE/GÜMRÜK) CAMİİ


Tersane mevkiindedir. 1903 senesinde eşraftan Hacı Çerkez Ömer Efendi tarafından yeniden inşa ettirilmiştir. Daha önce bunun yerinde İsmail Ağa Gümrük Camii adıyla bilinen ahşap bir cami vardı. Bu ahşap camiin ilk banisinin Karpuzcu oğlu Mehmed Ağa isminde bir zat olduğu rivayet edilmekte ise de inşa tarihi bilinmemektedir. Kaleyazısı Camii banisinin de Mehmed Ağa adında bir hayır sahibinin olması bu ahşap Camii yaptıranın da aynı zat olması muhtemeldir.

Camiin, Sinop tersanesinde çalışanların ibadet ihtiyaçlarına hizmet verdiği sanılmaktadır.

 


KALEYAZISI (MEHMED AĞA) CAMİİ


1651 senesinde Mehmed Ağa tarafından yapımına başlanmış, 1909 yılında da ahali tarafından tamir edilerek yenilenmiş ve kuzeybatı köşesine kesme taştan yapılmış güdük bir minare de eklenmiştir. Ayrıca Camiin ön cephesindeki moloz taş duvarların ahşapla bu onarım sırasında kaplandığı tahmin edilmektedir. Günümüzde de ön cephe 1. kat ve çatı alınlığı ahşap kaplama olan yapı, bu durumuyla cepheden ahşap bir konut görüntüsü vermektedir. Yapı, Sinop’ta Osmanlı döneminde görülen ahşap çatılı ve dikdörtgen planlı cami şemasına tipik bir örnektir. 2009 yılında onarım geçirmiş olan yapının mihrap ve minberi orijinal değildir. Yapının güney tarafındaki hazirede 6 adet mezar bulunmaktadır.

 


KEFEVİ CAMİİ


Şeyh Mahmud Çelebiyyül Kefevi; 1575 senesinde Sinop’a kadı olarak gelip görevini bıraktıktan sonra bu Camiyi yaptırmıştır. Yapı, daha sonra 1895 senesinde Mutasarrıf Bekir Paşa tarafından tamir ettirilmiştir. Camiye 1920’li yıllardan sonra Ayetler ve mübarek kelimeler nakşettirilmiştir.

1581 senesinde vefat etmiş olan Mahmud Çelebiyyül Kefevi Hazretlerinin kabri, Camiin güney tarafındaki bahçe içerisinde bulunan hazirede yer almaktadır. Camiin kitabesi, batı duvarındaki giriş kapısı üzerinde bulunmaktadır.

 


SARAY CAMİİ


Giriş kapısı üzerindeki kitabesine göre; H 776 (M 1375) senesinde Candaroğlu Beyi Sultan Celaleddin (Kötürüm) Bayezid döneminde yaptırıldığı anlaşılan ve Saray Camii namıyla bilinen bu Camii, kesme taştan yapılmıştır. Kareye yakın dikdörtgen planlı olup üzeri bir kubbe ile örtülüdür. Saray Camii, Sinop’ta bu plan tipinin en büyük örneğidir.

Sinop Kitabeleri adlı eserde; Camiin batı tarafındaki küçük bir bahçe içerisinde iki adet kabir bulunduğu yazılı olsa da bugün burada bir adet sanduka mezar görülebilmektedir. Sandukanın ya da mezar taşının kitabesi olmadığından kim olduğu bilinememektedir. Sandukanın inşa tarzı Selçuklu dönemine işaret etmektedir.

 


CANDAR (İSFENDİYAR) OĞULLARI TÜRBESİ


Alâeddin Camisi’nin avlusunda kuzeydoğu köşede bulunan Türbe, Candaroğulları’ndan Celalettin Beyazıt ile oğlu İsfendiyar ve İsfendiyar’ın oğlu İbrahim Bey’ler ile bu aileye mensup zatların kabirlerini ihtiva etmektedir. Yapım kitabesi olmayan türbenin hangi tarihte ve kimin tarafından yaptırıldığı bilinememektedir. Vakfiyesi “İbrahim Bey” diye kayıtlıdır.

Türbe; kuzey-güney konumlu, dikdörtgen planlı ve tek kubbeli bir yapıdır. İçindeki sandukalar dönemin Türk taş işleme ve oymacılığının güzel örneklerindendir. Türbenin giriş kapısının üstünde “Her nefis ölümü tadacaktır. Sonunda bize döndürüleceksiniz” ayetleri yazılıdır.

 


YEŞİL TÜRBE


Alâeddin Camiin doğusunda ve Sakarya Caddesi üzerinde yer alan türbe; kare planlı ve üzeri kubbeyle örtülü bir 15. yy yapısıdır. Giriş üzerinde kitabesi bulunmayan binanın yapım tarihi meçhuldür. İçerisinde 5 adet sanduka bulunmakta olup bu sandukaların üzerleri ahşap kafeslerle kapatılmıştır.

Kabirlerden birinin Seyit Yeşil Mustafa Baba olduğu rivayet edilirse de bunu teyit edecek bir kitabe bulunmamaktadır. Ancak Hüseyin Hilmi’nin “Sinop Kitabeleri” adlı eserinde verdiği malumata göre, Yeşil Mustafa Baba’nın silsilesi şöyledir: Hz. İmam Ali’nin (k.v) oğlu Hz. Seyit İmam Hüseyin oğlu Hz. Seyit İmam Zeynel Abidin oğlu Hz. Seyit İmam Muhammed Bakır oğlu Hz. Seyit İmam Caferi Sadık oğlu Hz. Seyit İmam Musa Kazım oğlu Hz. Seyit Abdullah el Ekber oğlu Hz. Seyit Muhammed el meşhur Çaçe Sultan oğlu Hz. Seyit Musa oğlu Hz. Seyit İsa kızı Hz. Seyide Fatma kızı Hz. Seyide Halime oğlu Hz. Şeyh Seyit Mustafa Göllü oğlu Hz. Şeyh Seyit Recep oğlu Hz. Şeyh Seyit Mustafa (r.a)

Bu silsileye göre; Sinop merkez Ada Mahallesinde metfun bulunan Seyit İbrahim Bilal Hazretleri Gerze Yenikent Beldesi Çeçe Sultan Köyü’nde metfun bulunan Çeçe Sultan’ın amcasıdır.

 


MEYDANKAPI (SÜLEYMANİYE) CAMİİ


Meydankapı mevkiindedir. Caminin ilk yaptıranın Şeyh Ömer Efendi olduğu ve yapımı için 1723 tarihi verilse de caminin yapım kitabesi yoktur. Daha sonra 1877 senesinde Mutasarrıf Ahmet Kemal Paşa tarafından; Kanuni Sultan Süleyman adına İçkalede mevcut olup harap olan Camii Şerifin vakfiyesiyle bu cami tamir edilmiş ve buna binaen Meydankapı Camisi’nin adı da Sultan Süleyman’ın adına izafeten Süleymaniye Camisi olarak anılmaya başlanmıştır.

İç mekânı kareye yakın dikdörtgen planlı olan caminin üzeri ahşap çatı ile örtülüdür. Caminin ahşap minaresi son onarımda yenilenerek gövdesi bakırla ve külah bölümü ise kurşun levhalarla kaplanmıştır. Harim kısmına caminin kuzey duvarına ekli olup son onarımda yenilenmiş olan ahşap giriş bölümünden girilir. Ahşap giriş bölümünün üst katı hanımlar mahfili olarak düzenlenmiştir. Bu giriş bölümünün sağındaki merdivenle minareye, solundaki merdivenle de üst kattaki mahfil kısmına çıkış sağlanmaktadır.

Altta dikdörtgen, üstte ise sivri kemerli pencereler dikkati çekmektedir. Cami duvarlarında görülen değişik boyutlu taşlar 1877 onarımının kanıtları olsa gerektir. Son olarak 2010 yılında onarıma başlanılan camii 2011 yılında yeniden ibadete açılmıştır.

 


FETİH BABA MESCİDİ


Orijinalinde kare planlı olan bu yapı 1970’li yıllarda yol genişletme çalışmaları kapsamında kuzey tarafı yıkılarak güney yönüne doğru çekilmiş ve bugün enine planlı görünümde olup, harim kısmı ancak 2 saf sığabilecek kadar kalmıştır.

Ön cephesi kesme taş malzemeden inşa edilmiş olan bu yapının üzeri ahşap çatı ve alaturka kiremit ile kapatılmıştır. Mescit, 1923 yılında neşredilen Hüseyin Hilmi ULUĞ’un Sinop Kitabeleri adlı eserinde giriş kapısının doğu tarafında yer aldığı belirtilen ve bugün yerinde olmayan kitabeye göre H 754 (M 1353/1354) senesinde Uslu Beyoğlu İsmail Bey tarafından yaptırılmıştır. H 1324 (M 1906/1907) senesinde Fetih Baba tarafından tamir ettirilmiştir. Tamir kitabesi kapının üstünde bulunmaktadır.

Mihrabı aynı Sultan Alâeddin Camiinde olduğu gibi mermerden yapılmış ve etrafı Ayetelkürsi ile çevrilmiştir. Mescidin kıble tarafında, bahçede Fetih Muhammed Baba isminde bir zatın kabri var ise de; kitabeleri kırılmış ve bir kısmı da kaybolmuş olduğundan bu zatın kim olduğu, hangi sene buraya defnedildiği anlaşılamamaktadır.

Birisi kapının üzerinde olmak üzere ön cephe duvarında toplam 2 adet kitabe bulunmaktadır. Kapı üzerindeki kitabe Fetih Baba tarafından yaptırılan tamir kitabesidir. Girişin batı yönündeki kitabe ise tahrip olduğu için tam olarak okunamamıştır.

 


ÇEÇE SULTAN TÜRBESİ


Gerze ilçesi Yenikent Beldesi sınırları içerisinde bulunan Çeçe Sultan Türbesi Selçuklular döneminden kalma tek katlı ve tek mekânlı bir yapıdır. Ön cephenin sağ kenarında küçük boyda, kenarı kesme taştan yapılmış kemerli bir giriş kapısı bulunmaktadır. Kapı üzerinde küçük ebatta dikdörtgen şeklinde taş üzerine Selçuklu yazı stilinde yazılmış bir kitabesi vardır.

Türbe binası içinde 8 adet sanduka mezar bulunmaktadır. Girişin önünde yer alan 5 adet küçük boyda sandukanın Çeçe Sultan’ın kızlarına, bu kabirlerin güneyinde yer alan iki adet büyük sandukanın solda olanının Çeçe Sultan’a, diğerinin ise Çeçe Sultan’ın oğluna ait olduğu söylenmektedir. Girişin tam karşısında kuzey duvarına bitişik olan 1 adet kabir daha vardır ki, bunun da Çeçe Sultan’ın sancaktarına ait olduğu söylenir.

Söylencelere göre; Çeçe Sultan’ın asıl adının Seyit Muhammed olduğu, Horasan’da yaşadığı, babasının adının Seyit Abdullah olduğu ve 12 İmamlardan Musa El-Kazım’ın ve aynı zamanda Peygamberimiz Hz. Muhammed’in 7. göbekten torunu olduğu anlatılmaktadır. Çevredeki köylülerce her yıl yapılmakta olan Hıdrellez kutlamaları genellikle burada gerçekleştirilmektedir. Sinop merkezdeki Yeşil Türbe’de 1920’li yıllarda bulunan tasdiksiz şecereye göre; Sinop merkez Ada Mahallesinde metfun bulunan Seyit İbrahim Bilal Hazretleri, Çeçe Sultan’ın amcasıdır. Hüseyin Hilmi’nin bize aktardığı bu şecere şöyledir: Hz. İmam Ali’nin (k.v) oğlu Hz. Seyit İmam Hüseyin oğlu Hz. Seyit İmam Zeynel Abidin oğlu Hz. Seyit İmam Muhammed Bakır oğlu Hz. Seyit İmam Caferi Sadık oğlu Hz. Seyit İmam Musa Kazım oğlu Hz. Seyit Abdullah el Ekber oğlu Hz. Seyit Muhammed el meşhur Çaçe Sultan oğlu Hz. Seyit Musa oğlu Hz. Seyit İsa kızı Hz. Seyide Fatma kızı Hz. Seyide Halime oğlu Hz. Şeyh Seyit Mustafa Göllü oğlu Hz. Şeyh Seyit Recep oğlu Hz. Şeyh Seyit Mustafa (r.a)

 


DURAKHAN KERVANSARAYI


1265 yılında Selçuklu Veziri Muiniddün Süleyman Pervane tarafından yaptırılmıştır. Kervansarayın duvarları o zamanki inşaat tekniğine uygun olarak moloz, taş, kireç ve harçla yapılmıştır. Ortasında 22,5 x 14 m ebadında bir avlu vardır. Bu avlunun etrafında 13 oda sıralanmıştır. Han’a giriş kapısı üst kemeri taştan ve hiç bir tutucu madde kullanılmadan yapılmasına rağmen, bugüne kadar sağlam olarak gelmiştir. İç Anadolu ve Karadeniz Bölgeleri arasındaki ticaret yolu üzerindeki han bu konumu itibariyle uzun süre işlevini sürdürmüştür. Aslına uygun olarak restore edilen yapı, Vakıflar Genel Müdürlüğü’nün idaresi ve denetimindedir.

 


TERELEK KAYA MEZARI


MÖ 7. yy’da yapıldığı sanılmaktadır. Durağan İlçesi Köklen Köyü Kemerbahçe Mahallesi sınırları içerisinde bulunmaktadır. Terelek Kaya Mezarı, Gökırmak vadisine hâkim durumda olan çok yüksek bir yerde bulunmaktadır. Önde 3 sütunlu giriş bölümü ve arkada mezar odasından oluşmaktadır. Mezarın ön cephesinde sütunlar üzerinde, alınlık diyebileceğimiz bölümde kabartma olarak bir insanla aslanın mücadelesi, bunun sol tarafında ise boynuzlar arasında bir insan başı görülmektedir.

 


AMBARKAYA KAYA MEZARI


MÖ 6. yy’da yapıldığı tahmin edilmektedir. Mezar Durağan İlçesinin doğusunda (Durağan-Vezirköprü karayolu üzerinde) ve Gökırmak’ın güney kenarındaki Karadeğin Mahallesinde 20 metre yükseklikte kalker bir kayaya oyulmuştur. Önde 3 sütunlu giriş bölümü ve arkada mezar odasından oluşmaktadır.

 


SALAR KÖYÜ KAYA MEZARI


MÖ 7. yy’da yapıldığı sanılmaktadır. Boyabat İlçesi Salar Köyünde bulunmaktadır. Kalker kaya yüzeyi düzeltilerek meydana getirilen mezar anıtı, ana kaya gövdesinin oyulmasıyla önde 3 sütunlu giriş bölümü ve arkada dikdörtgen mezar odasından oluşmaktadır.


Turizm Merkezleri


1-) Sinop – Ayancık – Akgöl Turizm Merkezi

20 Eylül 1991 tarih ve 20997 sayılı Resmi Gazete’de yayınlanan Bakanlar Kurulu kararı ile turizm merkezi ilan edilmiştir. Ayancık – Boyabat asfaltının 40. kilometresinden 5 km. içeridedir.

2-Sinop – Gerze Kozfındık – Bozarmut Yaylası Turizm Merkezi

20 Eylül 1991 tarih ve 20997 sayılı Resmi Gazete’de yayınlanan Bakanlar Kurulu kararı ile turizm merkezi ilan edilmiştir. Gerze İlçesine 47 km. uzaklıktadır.

3-Sinop – Türkeli – Kurugöl Turizm Merkezi

20 Eylül 1991 tarih ve 20997 sayılı Resmi Gazete’de yayınlanan Bakanlar Kurulu Kararı ile turizm merkezi ilan edilmiştir. Türkeli İlçesi’ne 12 km. uzaklıktadır.

Turizm merkezleri ile ilgili olarak ilan kararı dışında hiçbir çalışma yapılmamıştır. Acilen master planlarının ve uygulama projelerinin Turizm Bakanlığı tarafından hazırlanması gerekmektedir. Bakanlıkla yapılan görüşmelerde Turizm Merkezlerinin kadastro çalışmalarının tamamlanması istenmiştir.

4-Sinop-Bahçeler Mevkii

08 Aralık 2006 tarih ve 26370 sayılı Resmi Gazete’de yayınlanan Bakanlar Kurulu Kararı ile Sinop Merkez Gelincik Mahallesindeki Orman Genel Müdürlüğü Tüzel kişiliğine ait Bahçeler Mevkii turizm merkezi ilan edilmiştir.

 


Turistik Alanlar


AKLİMAN

Şehrin batısında, kent merkezine 9 km uzaklıktadır. Kilometrelerce uzunluğunda ve 15-20 m genişliğinde bir şerit gibi uzanan kumsalı vardır. Alanda bulunan Akliman Piknik Alanı, her türlü ihtiyaca cevap verecek niteliktedir. Piknik alanı, ormanla denizin iç içe olduğu “ria” tipinde bir kıyıdır.

HAMSİLOS KOYU

Yemyeşil ormanı ve denizin bir nehir gibi kara içine girdiği koyu ile Hamsilos çevresi çiçek ve ağaçlarla bezenmiş bir doğa harikasıdır. Kent merkezine 11 km uzaklıktadır. Hamsilos Koyu, Deveci Deresi adlı küçük bir akarsuyun ağzında yer alan 300-400 m’lik bir deniz girintisidir. Hamsilos Limanı, morfolojik delillere göre, Deveci Deresi Vadisi’nin aşağı kesiminin, karada oluşan çöküntüler sonucunda sular altında kalmasıyla oluşmuş, dünyada sadece Norveç ve Sinop’ta bulunan “ria” tipi bir kıyıdır.

SARIKUM

Sinop il merkezine 21 km uzaklıkta bulunan Sarıkum Gölü ve çevresi, Tabiat Koruma Alanı olarak ilan edilmiş doğa harikası bir yerdir. Burada deniz, orman ve göl bir aradadır. Deniz kenarında ince taneli kumların oluşturduğu geniş ve uzun bir kumsala sahip olan yer, adını kumunun renginden almıştır.

AKGÖL

Ayancık ilçesinin güneyinde Ayancık-Kastamonu yolunun 31. km’sinde ayrılan yoldan 5 km içeride bulunan Akgöl Yaylası 1200 metre yüksekliktedir. Etraftaki sık köknar ormanları içinden akan iki çayın birleşerek oluşturduğu göl ortalama 3 dönüm alanı kaplamaktadır. Bozulmamış bitki örtüsü ve büyüleyici manzarası ile doğa meraklılarının ilgisini çekebilecek bir yerdir. Sinop’taki en güzel mesire yerlerinden biri olan Akgöl’de sandal gezintisi de yapılabilmektedir.

ERFELEK ŞELALELERİ

Erfelek ilçesi Tatlıca köyü sınırları içerisinde bulunmakta ve kent merkezine 42 km uzaklıkta yer almaktadır. Aynı vadi üzerine ardı ardına sıralanmış irili ufaklı 28 adet şelaleden oluşmuş olan Tatlıca Şelaleleri’nin bu özelliği dünyanın başka bir yerinde bulunmamaktadır. Doğal sit alanı olan bölgede çeşitli turizm aktiviteleri gerçekleştirmek mümkün olmaktadır.

İNCEBURUN

Türkiye’nin En Kuzey Noktası İnceburun ve çevresi ormanlarla kaplı olup, geyik, sülün, karaca gibi hayvanlar için koruma alanıdır. İnceburun’da bulunan deniz feneri çevresinde oluşturulmuş seyir teraslarında oturarak güneşin denizden batışını zevkle seyredebilirsiniz.

İNALTI MAĞARASI

Mağara, Ayancık ilçesine yaklaşık 35 km uzaklıktaki İnaltı köyü yanında yer almaktadır. Ulaşımın toprak ancak güzel manzaralı bir yolla sağlandığı İnaltı köyü ile mağara arasındaki uzaklık, yaklaşık 400-500 m civarında olup, eğim oldukça fazladır.

İnaltı Mağarası geniş ve yüksek bir girişle başlamakta ve 350-400 m’lik kısma kadar bu özelliğini korumaktadır. Mağara 3-6 m genişliğe, 5-25 m’ye varan yüksekliğe sahip olup, büyük bir tünel şeklinde devam etmektedir. İlk 350-400 m’lik bölümde, mağara oluşumları açısından duvarlarda travertenler ile yer yer küçüklü büyüklü sarkıtlar bulunmaktadır. Mağaranın toplam uzunluğu 700 m olup, 400 m’den sonrası sulu ve çamurludur.

Son yıllarda yapılan aydınlatma, yürüyüş parkuru, merdivenler ve WC, Büfe gibi hizmet alanları ile turizme açılmış olan İnaltı Mağarası binlerce yıllık doğal birikimi ile meraklılarınca keşfedilmeyi beklemektedir.

BAHÇELER MEVKİİ

Şehir merkezinin girişinde, iç limana bakan kısımda ormanla kaplı bir alandır. Ortalama 500 m uzunluğunda ve 4-10 m arasında değişen genişlikte kum bandında; halk plajı, orman kampı ve dinlenme tesisleriyle, belediye kampı ve kampın içinde yer alan motel, restoran, kamp ve çadır yerleri bulunmaktadır. İnce sarı kum ile kaplı olan sahil bandından denize girilebilmektedir. Bandın gerisindeki ormanlık alan ise piknik ve mesire yeri olarak kullanılmaktadır.

KARAKUM

İl Merkezine 2 km uzaklıktadır. Sinop Yarımadası’nı çevreleyen yol üzerindedir. Kamu ve özel sektöre ait otel, tatil köyü, kafe, restoran, bungalov tipi evler, karavan ve çadır yerleri bulunmaktadır. Adını ince simsiyah kumundan almış olan bu mevkideki kumun, halk arasında romatizma ve siyatik gibi hastalıklara iyi geldiği söylenir.

MOBİL KORUCUK KÖYÜ MEVKİLERİ

İl merkezine 2 km uzaklıkta, Sinop Yarımadası’nı çevreleyen yol üzerindedir. Sakin bir denize ve tertemiz kumsallara sahip yörede, belgeli tesisler, restoranlar, kamp ve karavan yerleri ile geniş bir hizmet olanağı sağlanmıştır. Sinop’ta il turizminin en yoğun olduğu yer burasıdır.

BAZALT KAYALIKLARI

Son yıllarda keşfedilen Boyabat Bazalt Kayalıkları Boyabat’a 15 km uzaklıkta Kurusaray Köyü civarında Fındıklık mevkiindedir. Bir doğa harikası olan bu yer I. Derece Sit Alanı olarak ilan edilmiştir. Birbirine yakın 3 vadide yer alan Bazalt Kayalarının özelliği 30-40 m yüksekliğinde 4-5-6 köşeli sütunlardan oluşmasıdır.


Sinop İlinin Turizm Durumu


Sinop, Turizm açısından zengin potansiyel kaynaklara sahiptir. Doğal güzellikler ve tarihi eser yönünden oldukça zengindir. Zengin orman örtüsü Karadeniz’deki uzun kıyısı, doğal kumsalları, yaylaları, mesire yerleri İl’in başlıca güzellikleridir. Sinop İli sürekli göç veren bir il olduğu için doğasında ve çevresinde hiç bir bozulma olmamıştır.

M.Ö. 4500 yıllarından başlayarak günümüze kadar uzanan çeşitli uygarlıkların izlerini taşıyan Kaleler, kaya mezarları, kiliseler, camiler, medreseler, hamamlar, çeşmeler, tabyalar, türbeler vb. eşsiz tarihi eserlerimiz bulunmaktadır.

Yağmur miktarının diğer illere göre az oluşu, Karadeniz insanının tatil için Sinop’u tercih sebebidir. Ayrıca Kastamonu, Çorum, Amasya, Samsun gibi çevre illerden Turizm amaçlı gelen kişi sayısı oldukça fazladır. İlin 175 km uzunluktaki kumsallarının 70 km’lik bölümünde, Akdeniz plajlarındaymış gibi rahat ve doğal bir şekilde denize girilebilmektedir.

Son yıllarda İldeki Bakanlığımızdaki Yatırım Belgeli tesislerin bir kısmının inşaatının tamamlanarak hizmete girmesi, Sinoplular tarafından ev pansiyonculuğunun benimsenerek geliştirilmesi, eğlence yeri sayısının ve kalitesinin artması İl Turizminin gelişmesine olumlu katkıda bulunmuştur. Bu konudaki yeni yatırımların teşvik edilmesi, Sinop’un Karadeniz Bölgesinde turizm patlaması yapmasını sağlayacaktır.

2006-2011 Yıları Arası
Sinop’a Gelen Turist Sayısı
Yıl
Yerli
Yabancı
Toplam
2006
116.000
7.000
123.000
2007
375.000
7.300
382.900
2008
536.150
53.200
589.350
2009
562.958
40.739
603.697
2010
592.597
19.171
611.768
2011
745.869
25.845
771.714

Yukarıdaki sayılara, günlük tur ziyaretleri (Tarihi Cezaevi, Arkeoloji ve Etnoğrafya Müzeleri gezileri) karavan turizmi ve çadır turizmi, geceleme formlarında belirtilen sayılar, deniz polisinin bildirdiği günlük giriş çıkış verileri ve yaklaşık 500 kayıt dışı ev pansiyonculuğuda dikkate alınarak hazırlanmıştır.

Manşet

Bülten

betlio giriş yap no1bahis giriş yap, no1 bahis giriş yap Pasaport kayıt, pasaport kaydı orjinal lisans